Var olan ürün ve hizmetinizi kalıplaşmış çizgiler üzerinden tüketiciye satmak pek kolay olmuyor artık. Tüketicilerin sizi neden tercih etmesi gerektiği fayda ve işlevden önce duygulardan geçiyor. Değişen toplumda pazarlamanın dili de değişti. Geçmiş yıllarda ürünlerin kalitesinden, fiyatından ve işlevinden bahsederken şu an hissettirdikleri konuşuluyor. Nike markasının ürünlerinin kalitesi değil “Just Do It” sloganı tartışılıyor.
Sevgi teline dokunmayı iyi bilen dünyanın en önemli markası Coca-Cola her kampanyasıyla farklı pencereler açmaya devam ediyor. Geçmiş yıllarda tanımadığınız birine Coca-Cola gönderme kampanyası (Project Re: Brief) hediye almayı seven ve hiç beklemediği bir anda bu sürprizi yaşayan bireyler için unutulmaz anlardan olmuştur. Coca-Cola’nın arkadaşlık otomatları ve şu an Türkiye’de de halen devam etmekte olan kişiye özel kutu isimleri tüketicilerin bam teline dokunan bir marka olarak bizi karşılıyor. Duygusal pazarlamada hissiyatı uyandırmak adına bu işe adım atan Google da başarılı ve sempatik reklamlarına devam ediyor. Aşk yolundan gidip bir çanta para ile dönen Blue Jean’i unutmak ise hata olur.
En az sevgi duygusu kadar güçlü olan bir diğer duygu da kuşkusuz korkudur. Korku duygusu bir anda ortaya çıkıp panik halinde satışlarda rekor kırıp yağmalamaya kadar uzanacak derecede tehlikeli bir olgudur. Örnek vermek gerekirse; 11 Eylül 2001 ABD ikiz kuleler saldırısında milyonlarca koli bandı, ilk yardım malzemeleri, ilaç, sağlık ürünleri ve gıda depolamaları gözlendi. Benzer bir örnek olayda domuz gribi vakasında el temizleme jel ve solüsyonlarında aynı tepkiler yaşandı.
Bankaların dünya piyasasında üzerinde taşıdıkları olumsuz algılar karşısında güven hissine bürünmeye çalışmaları gözden kaçmayan gerçeklerden. Bankalar, samimi olmaya çalışan kimlik görüntülerinin yanında mutlaka “bize güvenin” mesajı vermeyi ihmal etmiyor.
Ürün veya hizmetlerin sunduğu duygusal faydanın pazarlama açısından önemini farketmiş markalar, ürünlerini insanlara “içimizden, bizden” dedirtmek için çalışıyor. İnsanlar inandıkları ve hissetikleri anda adım atar. Reklamlarda sırf sevimli mavi gözlü çocuklar, bayramda ziyaret bekleyen yaşlı dedeler oynatarak olmaz.