Satış kelimesi birçok insanı korkutur. İçinde girişimcilik ruhu olan insanlar da yeri geldiği zaman bu korkuyu yaşayabilir. Bu korkunun temelindeyse satış kelimesine toplumun yüklediği, genelde hoş karşılanmayan bir bakış açısı ve reddedilme korkusunun olduğu aşikar. Ancak bir girişimci her şeye rağmen şunu çok iyi bilir ya da bilmeli diyebilirim: Satış girişimin parladığı noktadır.
Satışın toplumda oluşturduğu kötü algı kapı kapı dolaşan, insanlara zorla, onları kandırarak bir ürünü tabiri caizse yedirmeye çalışan insanların oluşturduğu algıdan ibaret. İnsanların bu durumdan o kadar fazla dili yanmış ki artık yoğurdu üfleyerek yemek bir yana sütü bile üfleyerek almaya başlamış durumdalar. Halbuki işin aslına baktığımızda bu dünyadaki herkes, her gün bir şeyler satıyor. Yani bahsettiğimiz olay satış, insanlara sadece para karşılığında bir hizmet ya da ürün sunmak değil. Bugün sınıfa giren öğretmen bildiği her şeyi o sınıfta onu dinleyen öğrencilere satıyor, bir bebek karnı acıktığında annesinden mamasını alana kadar ağlayarak açlığını satıyor, tartışma halindeki iki arkadaş birbirlerine kendi düşüncelerini satmaya çalışıyor. Örnekleri uzunca bir liste halinde sıralayabiliriz. Ortada bir gerçek var ki; şu an satış algısının toplumda çok güzel bir yeri yok, bu yadsınamaz bir gerçek, ancak yine farklı bir gerçekle yüz yüzeyiz ki; hepimiz farkında olmadan satıyoruz. Yazının tam bu kısmında “Satış nedir arkadaş o zaman?” diyebileceğinizi varsayarak satışın ne olduğunu aktarayım sizlere. Geleceğin resmini gösterebilmek, ihtiyaca karşılık verebilmek ve sorunlara çözüm üretmektir. Bu bir hizmet olur, bir ürün olur, bir kişisel marka olur, bir bilgi olur veya bir fikir olur. Her şeyi satabilirsiniz, özellikle girişimciyseniz ve insanların ne istediğini, sorunlarını, ihtiyaçlarını, bilmek istediklerini biliyorsanız; satmak sizin için çocuk oyuncağı. Çünkü siz zaten yaptığınız girişimi; insanların işlerini kolaylaştırmak, onlara çözüm üretmek ve ihtiyaçlarını karşılamak için yapıyorsunuz. Girişimci açısından satışa baktığımızda ise girişimin parladığı noktanın satış noktası olduğunu apaçık görebiliyoruz.
Toplumdaki kötü algının yanı sıra satışın diğer yanlarını da ortaya koyduktan sonra gelelim satış korkusunun ikinci sebebine: Reddedilme. Satış yapmaya çalışırken her zaman karşınıza çıkabilecek bir olaydır. Sebebi de dünyada hiçbir fikir, hiçbir ürün ya da hizmet yüzde yüz kabul görmez. Günümüzde hala elektriğin ne olduğundan bihaber insanlar var, çok az olabilir ama bu var olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Ya da dünyadaki yaklaşık 7 milyar insandan sadece 2.5 milyarlık kesimi internet kullanıyor. Ya da herhangi bir ülkeyi yönetmek için yüzde elliden fazla bir oy alarak yönetime çıkmış bir kişi geri kalan yüzde elliye yakın kesim tarafından reddedilmiş durumda. Dünyadaki her bireyin kabul edebileceği bir fikir yoktur. O yüzden elinizdeki ürünü, hizmeti, fikri veya çözümü herkesin kabul etmesini beklemek de gayet mantıksız. Reddedilme korkusunu aşmak için yapacağımız ilk şey satacağımız her neyse ona uygun kitleye yönelmek, denemekten vazgeçmemek ve yorulmamak. Ben de bir girişimciyim, aynı korkuyu ben de yaşadım ve bu yazıyı okurken reddedilme korkusunu yaşayan herkesi çok iyi anlayabiliyorum. Bu noktada size önerebileceğim çok fazla başarı hikayesi var, ki reddedilmekte üzerine tanımadığım Kentucky amcanın başarı hikayesini araştırıp okumanızı tavsiye ederim. Çünkü beni en çok etkileyen ve belki de bu korkuyu üzerimden atmamı sağlayan şey, o hikayeyle karşılaşmam idi.
Girişimin parladığı nokta satış; ancak sadece satışın yeterli olmadığını hepimiz biliyoruz. Satış algısını doğru bir şekilde oturtup, reddedilme korkusunu aştığınız zaman satışınız artacak ve girişiminiz parlamaya başlayacaktır. Geri kalan noktaları da ilerleyen haftalarda, aylarda ve yıllarda sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz.
Yazar: Bestami Kuru