Facebook, 2006’da, Harvard Üniversitesi öğrencisi Mark Zuckerberg tarafından kuruldu. Önceleri sadece üniversite öğrencileri tarafından kullanıldı. Sonradan gelişti ve tüm dünyanın kullandığı bir platforma dönüştü. Zuckerberg, 777 sülalesine yetecek parayı kazandı falan filan… Bunlar işin sıkıcı tarafı. En azından bana göre. “Yok ağabey, severim böyle şeyleri,” diyorsanız Wikipedia’dan okuyun. Bir de filmini çektiler. (Hayır, her kuşu dürttüler, bir leylek kaldı.Ben beğenmedim filmi. Sizi bilmem.)
Sevgili Güzin Abla, Facebook’la 2007’de tanıştım. Arada kapattım, tekrar açtım falan. Anlayacağın karmaşık bir ilişkimiz var. Üniversite hazırlıktayım, arkadaşlarım “Su çok güzel, gelsene.” tarzında anlattılar olayı. İlkokul arkadaşlarımızı bulacakmışız. Buldum hem de hepsini. İlkokulda aşık olduğum kız da dahil(hâlâ çok güzel). İlk zamanlar çok iyiydi. Düşünsene, yıllardır görüşmediğin insanlara ulaşabiliyorsun. Her şey amacına uygun. O zamanlar 90’ların çocukları kullanıyor. Ergenler diye tabir ettiğimiz organizmalar olaya dahil olmamış. Yüz kişiye sorsan popüler cevap olarak alamazsın. Anlayacağın, site, Babil’in Asma Bahçeleri.
Zaman ilerledi. Sitede birçok değişiklik oldu. En son, zaman tüneli işte. Hayatımız gözümüzün önünden film şeridi gibi geçiyor. Üye sayısı yüz milyonlarla ifade edilmeye başlandı. Sanırsın, kullanmayanı Zuckerberg meşe odunuyla dövüyor. Bir ara, “Kapatayım, çok vaktimi alıyor.” dedim, demez olsaydım; kimseye ulaşamaz oldum. Tilki-kürkçü dükkânı ilişkisi tekerrür etti anlayacağın. Sahi, ilkokul arkadaşlarımızı bulmak için üye olmuştuk değil mi? Bulduk, neden kullanıyoruz hâlâ? Çok mu soru soruyorum? Benden bu kadar Güzin Abla. Çözüm üretirsen sevinirim.
Rumuz: mzuckerberg
Şifre: 123456