Aslında bu biraz gecikmiş bir yazı oldu. Adamakıllı oturup yazmaya henüz koyulduğumdan ilk olarak, aklımın bir köşesine “Bunu mutlaka yazmalıyım.” dediğim bu konuyu ele almak istedim.
Sosyal ağlar sadece pazarlamayı, reklamcılığı, içerik üretimini değiştirmekle kalmadı. Tanımındaki “sosyal” kelimesi de sadece toplumsal alana yayılmakla kalmadı, bireysel yaşamımızı, hatta özel hayatımızı etkiler oldu. İş öyle noktalara vardı ki kısa mesajlarının bakılmasına, çantalarının karıştırılmasına dayanamayan insanlar, Facebook ve Twitter şifrelerini sevgilileriyle paylaşır oldu. Hatta bu yetmedi, ortak hesaplar açmaya başladılar. Bunun nedeni “güvensizlik” ya da “potansiyel kıskançlık” da olmadı. Aksine, bir güven nişânesi olarak çevreye gösterilir oldu.
David Fincher’ın yönettiği Social Network (Sosyal Ağ) filmini izleyenler bilirler. Hoşlandığı kızın sevgilisi olup olmadığını bilmediğinden duygularını açmaktan çekinen arkadaşını gören Mark Zuckerberg’in, “Evreka” diyerek hamamdan fırlayan Archimedes misâli kafasında bir ampul yanmıştı ve Facebook projesine hemen ilişki durumu sekmesini eklemişti. Bugün ilişki durumları artık Facebook’tan takip ediliyor. Arkadaşlarımızın ya da yakınlarımızın yeni başlayan ilişkilerini beğeniyoruz, bu başlangıçlar hakkında yorum yapıyoruz veya derin duygular beslediğimiz kişinin yeni ilişkisi üzerine efkârlanıyoruz. Fakat olayın bir başka boyutu da var. Bunu öğrenmek için aşağıdaki paragrafa geçelim.
Facebook üzerindeki ilişki durumu güncellemelerini hepimiz görüyoruz. (tabii bu tür paylaşımlarını bizden saklayanlar hariç) Bunları “Birlikteler, ayrılmışlar, karışık durumlar var” vs. şeklinde tanımlıyoruz. Facebook ekibi bunu daha da derinleştirmek istemiş ve ilişkilerini Facebook üzerinde ilan etmeden önceki 100 gün ve ilandan sonraki 100 gün boyunca her çiftin birbirlerinin profillerine yaptıkları paylaşım trendini mercek altına almış.
Ortaya oldukça ilgi çekici sonuçlar çıktığını söyleyebiliriz. Buna göre çift olacak bireylerin henüz resmen ilişkilerini ilan etmeden önceki 100 günde yaptığı paylaşım sayısı, ilişkilerini Facebook üzerinde duyurduktan sonraki paylaşım sayılarına göre oldukça fazla gözüküyor. Özellikle de ilişkinin Facebook’ta duyurulmasından 12 gün önce 1.67 ile zirve yapan ortalama paylaşım sayısı, sonraki günlerde dikkat çekici şekilde düşüşler gösteriyor. Araştırma ekibi, bu düşüşün tamamen olumsuz olarak algılanmaması gerektiğini de vurguluyor. Dünyanın bir numaralı sosyal ağı bu görüşüne dayanak olarak ise yaptığı duygusal analiz (sentimental) verilerini dayanak olarak gösteriyor. İlişki sonrası azalan etkileşimlerin, ilişkiden önceki dönemde yükselen trende kıyasla daha fazla olumlu kelime içerdiğini belirtiyor. Araştırmanın 11 Nisan 2010 ve 21 Ekim 2013 tarihleri arasında ilişki durumunu değiştirmeyen, bu tarihten önceki 100 günde yalnız olan ve ilişki yıldönümlerini profillerine kaydeden çiftlerden yola çıktığını da hemen not edelim.
Şahsen şöyle yorumlayabilirim ki ilişkinin Facebook’ta duyurulmasından önceki veriler nicel olarak sonraki döneme oranla daha yüksek. Fakat ilişki sonrası sayısal olarak azalan etkileşim, önceki dönemde yüksek sayıda gerçekleşen etkileşime göre nitelik olarak daha kuvvetli. Bu nedenle ortadaki durum hangi açıdan baktığımıza bağlı olarak değişebilir. Fakat şunu da unutmamak gerekir ki yeni bir birlikteliğe başlayan insanlar, yalnız geçirdiği döneme oranla sosyal ağlarda daha az vakit geçiriyor. Dolayısıyla hayatımıza yeni birini aldığımızda aslında sosyal ağa harcadığımız zamanı tamamen fiziksel ortamlarda, duygusal bağ kurduğumuz sevgililerimizle geçirmeye başlıyoruz. Bu doğrultuda sosyal ağlar, yalnızken çay içmeye çıkıp iki laf ettiğimiz sıkı arkadaşlarımızın görevini görüyor. Sevgilimiz varken her zaman görüş(e)mediğimiz, zaten bunu da dert etmeyen ama bir flörtümüz yokken dertleşmeye her daim hazır, sağlam bir arkadaş sanki! Aslında bütün bu verileri bu yönde yorumlamak daha doğru gibi duruyor.
Elbette konu sadece Facebook’tan ibaret değil. Twitter’ın da kullanıcılarının özel hayatına etkileri bulunuyor. Missouri Üniversitesi’de doktora öğrencisi olan Russell Clayton’ın yaptığı araştırmada, 18 yaşın üstünde 581 aktif Twitter kullanıcısına “Twitter’a ne sıklıkta girdikleri” ve “Twitter kullanımından kaynaklanan tartışmalarla ne ölçüde karşılaştıkları” sorulmuş. Elde edilen bulgulara göre; aktif Twitter kullanıcıları ilişkilerinde sorunlar yaşamaya, duygusal ve fiziksel aldatmaya, ayrılığa ve hatta boşanmaya daha meyilli durumda. Clayton bulguları yorumlarken, sözlerine Facebook’u da katarak, sosyal ağların direkt olarak ilişkileri etkilemese de onları sorunlu hâle getirdiğini ve bunun da olumsuz bir gidişatın ilk adımları olabildiğinin altını çiziyor.
Siz ne dersiniz? Sosyal ağlar ile seviyeli bir birliktelik mi yoksa “aynen devam” mı?
Yararlanılan Kaynak: Mashable